Psikolojiye göre sürekli özür dileyen insanların bu davranışı ne anlama gelir?

Sürekli özür dileyen insanları hepimiz tanırız. Belki de sen de onlardan birisindir. Ayağına basan kişiden özür dileyen, patronuna meşru bir soru sormadan önce “kusura bakmayın” diyen, hatta garson yanlış yemeği getirdiğinde bile özür dileyen o kişi. Eğer bu senin hikayensen, hoş geldin: var olduğun için özür dileyen insanlar kulübüne katıldın. Psikoloji uzmanlarına göre bu davranış düşündüğümüzden çok daha yaygın ve aslında hakkımızda çok şey anlatıyor.

Türkiye’de Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL hastanesinde uzmanlaşan klinik psikolog Cumali Aydın, bu fenomeni derinlemesine incelemiş. Spoiler: bu sadece kibar olmakla ilgili değil. Sürekli özür dileme davranışının kökleri çok daha derinlerde, çocukluk yıllarımızda ve öğrendiğimiz kalıplarda saklı.

Sürekli Özür Dilemenin Gizli Kökleri: Her Şey Çocuklukta Başlıyor

Aydın’a göre, kompulsif özür dileme mekanizmasının temelleri çocuklukta atılıyor. Eğer her küçük hatanın sert bir şekilde eleştirildiği, anne babanın sevgisinin hiç hata yapmamana bağlı gibi göründüğü bir ortamda büyüdüysen, muhtemelen beynin toksik bir ders öğrendi: “Hata yaparsam sevdiğim insanların sevgisini kaybederim.”

Bu zihinsel şema zamanla kristalleşiyor ve otomatik hale geliyor. Yetişkin olarak, kesinlikle yanlış bir şey yapmamış olsan bile, beynin panik moduna giriyor ve önleyici bir “özür dilerim” fırlatıyorsun. Sinir sisteminiz sanki her ne pahasına olursa olsun çatışmadan kaçınmak için programlanmış gibi, çatışma olmasa bile. Gelişim psikolojisi araştırmaları, eleştirel ortamlarda büyüyen çocukların yetişkinlikte de devam eden savunmacı davranış kalıpları geliştirdiğini doğruluyor.

Düşük Öz Saygı: Sonsuz Özürlerin Arkasındaki Gerçek Suçlu

Açıkça konuşalım: sürekli özür dilemek, düşük öz saygının en belirgin işaretlerinden biri. Kendini yeterince değerli hissetmediğinde, varlığının bile başkaları için bir rahatsızlık olduğunu düşünmeye başlarsın. “Vaktini aldığım için özür dilerim”, “yer kapladığım için özür dilerim” gibi cümleler temelde şunu söylüyor: “Burada olmayı hak etmiyorum.”

Psikologlar, öz saygısı düşük insanların sürekli başkalarıyla kıyasladığını ve tahmin et bakalım, bu kıyaslamadan hep kaybeden taraf olarak çıktıklarını açıklıyor. Sonuç? Eleştiri veya reddedilmekten kaçınmak umuduyla her şey için önleyici özür diliyorlar. Bu bir savunma stratejisi ama tamamen işlevsiz çünkü savaşmak istediği yetersizlik duygusunu tam olarak güçlendiriyor.

Sosyal Kaygı ve Reddedilme Korkusu Devreye Giriyor

Sosyal kaygın varsa, dünya sürekli sınav olduğun bir sahneye dönüşüyor. Her kelime, her hareket başkalarının olumsuz değerlendireceği potansiyel bir hataya dönüşebilir. Aydın, kompulsif özür dileme ile sosyal kaygı arasında güçlü bir bağ olduğunu vurguluyor: başkalarının yargısından korkanlar, özrü koruyucu bir kalkan olarak kullanıyor.

Reddedilme korkusu bu dinamiğe bir katman daha ekliyor. Biz insanlar sosyal hayvanlırız: bir grubun parçası olmaya, kabul edilmeye ihtiyaç duyarız. Bu ihtiyaç bir takıntıya dönüştüğünde, reddedilme olasılığından kaçınacak şekilde davranmaya başlarız. Ve bunun için en iyi yol nedir? Her şey için özür dilemek. Çarpık mantık şöyle: “Hep özür dilersem, kimse bana kızmaz ve reddedilmem.”

Ne yazık ki bu strateji kendi kendine gol: nedensiz özür diledikçe, başkaları daha fazla güvensizlik ve kendine olan inancın eksikliğini algılayabilir.

Çatışmadan Kaçınma Ne Zaman Patolojik Hale Gelir

Heltia gibi uzman blogların aktardığı davranışsal çalışmalar, rahatsız edici bir yönü vurguluyor: haklı olsalar bile özür dileyen insanlar var. Evet, doğru okudun. Doğru olan bakış açılarını savunmak yerine, “özür dilerim” deyip tartışmayı kapatmayı tercih ediyorlar.

Neden? Çünkü onlar için çatışmadan kaçınmak haklı olmaktan daha önemli. Bu eğilim özellikle yalnızlık korkusu olanlarda belirgin: bir ilişkiyi kaybetme korkusu o kadar güçlü ki, huzuru korumak için kendi onurlarını ve haklılıklarını feda etmeye hazırlar.

Bu karışıma düşük öz saygı eklendiğinde, daha da çarpık bir düşünce elde ediyorsun: “Muhtemelen zaten haksızım, özür dileyip ısrar etmemek daha iyi.” Ancak bu dinamik uzun vadede yıkıcı: ilişkiler dengesini kaybediyor, sürekli özür dileyen kişi hem başkalarının hem de kendi gözünde güvenilirlik ve saygı kaybediyor.

Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Etkisi: Kadınlar Neden Erkeklerden Daha Çok Özür Diler

Aydın, çeşitli uluslararası araştırmaların desteklediği ilginç bir veriyi not ediyor: kadınlar erkeklere göre çok daha sık özür dileme eğiliminde. Biri biyolojik farklılıklar düşünmeden önce duralım: DNA ile hiç alakası yok, tamamen toplumsal koşullanma meselesi.

Çoğu kültürde kız çocukları uysal, nazik, çatışmadan kaçınan ve gürültü çıkarmayan olmak için yetiştirilir. Erkek çocuklar ise daha iddialı, kararlı, sorunsuzca yer kaplamaya teşvik edilir. Bu toplumsal beklentiler birikir ve yetişkinlikte belirgin davranışsal farklılıklar yaratır. Sosyal psikoloji çalışmaları, bu cinsiyet rollerinin kadın ve erkeklerin iletişim biçimlerini derinden etkilediğini gösteriyor.

Olumsuz Sonuçlar: Çok Fazla Özür Dileyerek Neyi Riske Atıyorsun

Düşünebilirsin: “Kibar olmak ve özür dilemek ne kötülüğü var ki?”. Sorun şu ki sürekli özür dileme, hem kişisel ilişkilerde hem de iş hayatında somut zararlara yol açıyor.

Romantik ilişkilerde, sürekli özür dileyen bir partner kafa karışıklığı yaratıyor. Diğeri “Gerçekten yanlış bir şey mi yaptı yoksa boş yere mi özür diliyor?” diye düşünmeye başlıyor. Bu belirsizlik güveni aşındırıyor ve otantik iletişimi engelliyor. Gerçek sorunlar gereksiz özürlerden oluşan bir halının altında gizli kalıyor.

Kendini ne sıklıkla gereksiz yere özür dilerken buluyorsun?
Sürekli
Ara sıra
Nadiren
Hiçbir zaman
Fark etmeden

Profesyonel alanda sonuçlar daha da ağır. Her cümlesine “rahatsız ettiğim için özür dilerim” veya “belki saçma ama…” diye başlayan bir çalışan, güvensiz ve yetersiz olarak algılanıyor. Toplantılarda her fikrini önleyici özürlerle yumuşatırsan, kimse seni ciddiye almaz. Terfi veya liderlik pozisyonları söz konusu olduğunda, aşırı özür dileme aşılmaz bir engel haline gelir: bir lider güven ve kararlılık ilham etmeli, sürekli güvensizlik değil.

Bu Davranış Kalıbını Nasıl Kırarsın

İyi haber şu ki değişebilirsin. Kompulsif özür dileme öğrenilmiş bir alışkanlık ve tüm alışkanlıklar gibi değiştirilebilir. İlk adım farkındalık: ne zaman ve neden özür dilediğini fark etmeye başla. Bir hafta boyunca “özür dilerim” dediğin tüm zamanları takip et ve gerçekten gerekli olup olmadığını kendine sor.

Aydın, Bilişsel Davranışçı Terapinin bu tür sorunlar için özellikle etkili olduğunu öne sürüyor. BDT, işlevsiz otomatik düşünceleri (“Hata yaparsam sevilmem”) belirlemeye ve bunları daha gerçekçi düşüncelerle (“Herkes hata yapar ve bu benim bir insan olarak değerimi belirlemez”) değiştirmeye yardımcı oluyor.

“Özür Dilerim” Yerine “Teşekkür Ederim” Tekniği

Her şeyi değiştirebilecek pratik bir hile: özürleri teşekkürlerle değiştir. “Geç kaldığım için özür dilerim” yerine, “beni beklediğin için teşekkür ederim” dene. “Vaktini aldığım için özür dilerim” yerine, “bana ayırdığın zaman için teşekkür ederim” de. Bu küçük dilsel değişikliğin güçlü bir psikolojik etkisi var: olumsuz bir dinamiği (ben hatalıyım) olumlu bir dinamiğe (katkını takdir ediyorum) dönüştürüyor.

Bu bakış açısı değişikliği, yalnızca başkalarının seni algılayışını iyileştirmekle kalmıyor, aynı zamanda iç diyaloğunu da değiştiriyor. Kendini bir yük olarak görmeyi bırakıp dikkat ve saygıyı hak eden biri olarak tanımaya başlıyorsun.

İddialı İletişim Öğren: Saldırganlık Olmadan Alanını Savun

İddialılık, ihtiyaçlarını, fikirlerini ve duygularını pasif veya saldırgan olmadan net ve saygılı bir şekilde ifade etmeni sağlayan iletişim becerisidir. Çok fazla özür dileyen insanlar genellikle pasif bir iletişim stiline sahiptir: her zaman başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyarlar.

İddialı olmayı öğrenmek, yer kaplama, fikrini ifade etme, gerektiğinde hayır deme hakkına sahip olduğunu anlamak demektir. İhtiyaçlarının başkalarınınki kadar önemli olduğunu tanımak demektir. Kibirli veya bencil olmak değil, sağlıklı bir denge bulmaktır.

  • Gerekli özürleri gereksizlerden ayır: Gerçekten başkalarını etkileyen bir hata yaptığında, özür dilemek doğru ve önemli. Ama var olmak, konuşmak, ihtiyaçların olmak, fikir ifade etmek özür gerektiren hatalar değil.
  • Özür dilemeden önce duraklama pratiği yap: “Özür dilerim” demek üzere olduğunda, bir saniye dur ve kendine sor: “Gerçekten yanlış bir şey mi yaptım yoksa bana ait bir alanı mı kaplıyorum?”. Bu bilinçli duraklama otomatik refleksi kesiyor.
  • Çocukluk şemalarınla çalış: Mümkünse, terapi veya kişisel çalışma yoluyla bu davranışın çocukluk köklerini keşfet. Nereden geldiğini anlamak, ondan kurtulmana yardımcı oluyor.
  • İç diyaloğunu izle: Kendine aşağılayıcı terimlerle (“aptalım”, “felaketim”) konuşuyorsan, kompulsif özür dilemeyi besleyen düşük öz saygıyı besliyorsun. Kendine konuşma şeklini değiştir.
  • Gerekirse profesyonel yardım iste: Bu davranış kalıbı hayatına ciddi şekilde zarar veriyorsa, BDT veya benzer terapilerde uzmanlaşmış bir psikoterapiste başvurmayı düşün.

Hatırlamanız Gereken Gerçek: Var Olmak Özür Gerektirmez

Sürekli özür dilemek zararsız görünebilir ama aslında daha derin sorunların görünür belirtisi: düşük öz saygı, sosyal kaygı, çocuklukta öğrenilen ve değerinin kimseyi asla rahatsız etmemeye bağlı olduğunu öğreten kalıplar. Aydın’ın vurguladığı gibi, bu kalıplar genellikle sevginin mükemmelliğe bağlı olduğu eleştirel aile ortamlarında oluşuyor.

Ama içselleştirmen gereken temel gerçek şu: dünyada yer kaplamak, fikirlerin olmak, hata yapmak ve öğrenmek, ihtiyaçlarını ifade etmek, bunların hepsi tamamen normal ve meşru. Özür gerektirmiyor. Varlığın bir rahatsızlık değil, bir değerdir. Gerçekten birine zarar veren bir hata yaptığında, elbette içtenlikle özür dile. Ama sadece insan olduğun için özür dilemeyi bırak.

Bu makaleyi okurken “vay canına, bu benim” diye düşündüysen, tebrikler: farkındalık zaten değişime doğru ilk adım. Belki bugün gereksiz bir özrü bir teşekkürle değiştirmeyi dene. Yarın on tane “özür ama” demeden fikrini savunmayı dene. Yavaş yavaş, var olduğun için özür dilemeyi bıraktığında insanların sana daha fazla saygı duyduğunu keşfedeceksin.

Çünkü hayat çok kısa ve değerli, burada olduğun için af dileyerek geçirmek için.

Yorum yapın