Bu akşam televizyonda Cem Yılmaz’ın en samimi filmi: Tuncel Kurtiz’li Hokkabaz, G.O.R.A.’yı unutun ve mendilleri hazırlayın

Özetle

  • 🎬 Hokkabaz
  • 📺 Sinema Yerli kanalında, saat 22:00’de
  • 🧳 Cem Yılmaz’ın başrolünde olduğu, baba–oğul ilişkisini ve kişisel yolculuğu mizah ve dramla harmanlayan, samimi ve kültleşmiş bir yerli film

Cem Yılmaz, Hokkabaz, Tuncel Kurtiz, Mazhar Alanson… Bu akşam televizyonun en sağlam yerli film kuşağı Sinema Yerli’de tam da bu dört ismi bir araya getiren “Hokkabaz” var. Saat 22:00’de başlayacak film, hem duygusal hem nerd bir sinema merakı uyandıran yapısıyla yıllardır ayrı bir yerde duruyor. Bugün cuma, yılın sonlarına yaklaşan o sakin Aralık akşamlarından biri ve dürüst olalım: TV’de böyle bir film yakalamak tam bir konfor alanı.

Hokkabaz’ın Yolculuk Hissi ve Kült Değeri

2006’da vizyona giren Hokkabaz, Cem Yılmaz’ın G.O.R.A. ile yakaladığı galaksiler arası komedi dalgasından daha kişisel bir kıyıya yanaştığı film olarak bilinir. O dönem, Türk sinemasının hem popüler hem de iddialı işler üretmeye başladığı bir dönemdi: Babam ve Oğlum, Vizontele, G.O.R.A., Kurtlar Vadisi: Irak gibi devlerin arasına daha mütevazı ama karakter derinliği yüksek filmler de karışıyordu. Hokkabaz, tam da o geçişin ortasında, seyirciyi güldürürken hafifçe yoklayan, hatta kimi anlarda kalbini sıkıştıran yapısıyla dikkat çekti.

Filmde İskender karakteri, “dünyanın en iyi hokkabazı” olduğuna kendini inandırmış ama bunun pek karşılık bulmadığı biri. Aslında bu, Türk sinemasında sık rastlanmayan bir ana karakter arketipi: ne tam kahraman ne tam loser… Daha çok, sahnede numara yaparken hayatındaki tüm açıklarını gizlemeye çalışan bir adam. Bu açıdan bakınca Hokkabaz, sadece “baba–oğul” filmi değil, aynı zamanda “kendini kandırmak” üzerine ironik bir dram-komedi olarak da çalışıyor.

Tuncel Kurtiz’in Sait karakteri ise filmin kalbini sıkıştıran tarafı. Babasının bakışlarında, İskender’in yıllardır taşımaya çalıştığı bir eziklik var. Kurtiz’in o kendine özgü ağır, sanki tek bakışıyla odayı terbiye eden oyunculuğu, filmde bir mentorluk ya da klasik baba figüründen ziyade, “çekirdeğine ışık göstermeyen güneş” gibi bir atmosfer yaratıyor. Baba–oğul ilişkisini Türk sinemasında bu kadar sade ama güçlü anlatan çok az film var.

Oyunculukların Tonu ve Filmografideki Yeri

Mazhar Alanson’ın Maradona performansı da filmin en ilginç parçalarından. MFÖ’den aşina olduğumuz melankolik-sakin havası, burada karakterin naifliğiyle birleşiyor; Maradona, İskender’in dünyadaki tek filtresi, tek çarpışma lastiği gibi davranıyor. Cem Yılmaz’ın anlatıya böyle bir “vicdan çubuğu” yerleştirmesi, filmin tonunu oldukça dengeliyor. G.O.R.A.’daki pop kültür referanslarından uzak, daha minimalist bir mizah anlayışı var burada; espriler çok daha düşük volümlü ve daha gerçek hayata yakın.

Cem Yılmaz’ın kariyeri açısından düşünüldüğünde ise Hokkabaz, “hâlâ güldürüyor ama artık hikâye anlatmak istiyor” döneminin en görünür adımı. Dramın içine yedirilmiş mizahı taşıma becerisi, onun sinemada sadece stand-up kimliğiyle değil, anlatıcı kimliğiyle de kalıcı olacağının işaretlerinden biriydi. Bugün geriye dönüp bakıldığında, birçok hayranının “en sevdiğim CMYLMZ filmi bu” demesi boşuna değil.

Yönetmen koltuğunda Cem Yılmaz’la birlikte Ali Taner Baltacı’nın oluşu da önemli. Baltacı’nın BKM çevresiyle çalışmaları ve o dönem Türk sinemasının dönüşen görsel dilini yakalama becerisi, filme “komedi ama film gibi komedi” havası veriyor. Bu da Hokkabaz’ın yıllar sonra bile “hafif kült” bir çizgide anılmasını sağlıyor.

  • İskender’in yolculuk boyunca kendini yeniden tanımlaması
  • Sait’in dışarıdan sert ama içeriden kırık hâli
  • Maradona’nın hem komik hem duygusal dozu tutturması
  • Dram ve mizah oranının dengeli oluşu
  • Cem Yılmaz filmografisinin önemli bir kırılma noktasını temsil etmesi

Bu üçlü dinamik, bugün hâlâ pek çok yerli filmde aradığımız ama bulamadığımız çok özel bir ton yaratıyor: samimi, temiz, su gibi akan bir mizah ve bunun altına gizlenmiş kocaman bir hüzün.

Bu Akşam 22:00’de Neden Açık Bırakmalısın?

Eğer uzun süredir sinemada yerli dram-komedilerin erken dönem örneklerine dönmediysen, Hokkabaz tam bir tazeleme. Ayrıca TV’de izlemek, filmi biraz daha nostaljik kılıyor. Reklam araları bile 2006’nın Türkiye’sine ait o hafif absürd komedi dokusunu pekiştiriyor sanki. Bir de şu var: Tuncel Kurtiz’i ekranda izlemek, insanın ruhuna her zaman iyi geliyor.

Kısacası, bu akşam saat 22:00’de Sinema Yerli’de ekran başına geçmek için fazladan bir bahane aramana gerek yok. Hafif bir yol filmi, biraz kalp sıkıştıran baba–oğul hikâyesi ve her şeye rağmen incelikli bir mizah… Hokkabaz, cuma gecene çok iyi gider.

Hokkabaz'ı hangi yönüyle en çok hatırlıyorsun?
Tuncel Kurtiz'in ağır bakışları
Maradona'nın naif dostu oluşu
Baba oğul geriliminin tonu
Yol boyunca akan hüzün
Cem'in en kişisel filmi oluşu

Yorum yapın